Dünyaya gelirken kimse sormadı tercihlerimizi, seçenekler
henüz doğduğumuz andan itibaren içi boşaltılmış kelime israfından ibaretti. Büyümeyi
bazen içten istedik, bazen farkındaydık engel olamayacağımızı ve düşerken de
suçlu onlardı ve utandığımız da ve ağladığımızda ve yalnızlığımızda ve
sessizliğimizde…
Onlar hayatın bitiş çizgisindeyken de suçluydu… Sebepleri belki binlerce fakat geçerliliğini yitirmeyecek tek suçları bizi arkalarında bırakmaktı. Onlar artık yok olduklarında bizim acılarımız hangi kalabalığa karışmıştır bilinmez.
Zamanla gerçekten engel olamadığımız yıllar gelip geçer ve
büyümek dedikleri anda buluruz kendimizi ve o yüzleşmekten korktuğumuz
gerçek artık avuçlarımızda ‘ Tek suçlu
onlar değildi.’ Dünyaya küsüp terk edenlerin intikamını almak yerine gidenleri
bir gün yeniden yaşatabilmek bence ‘seçeneklerin’ içini doldurabilmek. Hem de
öyle yaşatmak ki alacakları nefes pahasına dünyaya elveda diyebilmek. Bir hataysa
yalnızlığımızın sebebi gidenler
gitmeliydi ve geride kalma tek sebebimiz denizin maviliğini görebilenlere şahit
olmak.
Aklımızın ermediği anlarda bir işaret olmalı doğru ışığa
çıkacak, bir umut olmalı yolun sonuna varılacağına , bir kitap , bir film olmalı
‘bitsin’ dediğimiz anda onlarca faydasız şeyleri yapmakla meşgul olmaktan kurtarıp yüzümüzü ayazın keskin soğuğunda
yıkayacak.
Will Simith’in
başrolünü üstlendiği Seven Pounds(Yedi
Yaşam) tam da bu hissettiğim duygularımdan yakaladı beni. Hayat ve ölüm,
bağışlama ve pişmanlık iç içe geçmiş bir hikaye. Her sahnesinde farklı bir duyguya
kapılmanın yanında film ilerledikçe farklı
soru işaretleriyle yoğunlaşırken tahmin etmekte acı duyduğumuz bir sonun
hikayesi. Klasik aşk hikayelerinden
farklı bir boyutta ele alınmış olması ve konunun birden fazla olması
akıcılığını artıran belki en önemli etmenlerden birisi.
Bunların yanında eleştirilen yönüyse yedi kişinin kurtarılışını anlatan bu filmde kişilerle temasa geçilmemesi, bir kaç kareden oluşması ve ayrıntıya yer vermek yerine daha çok izleyicinin bu boşlukları kendisin doldurması ve bağlantıyı kurması. Tembelliğimizin vermiş olduğu rahatlıktan olsa gerek düşünmek yerine başkalarının düşünmesini beklediğimizden ve sabırsızlığımızdan her şeyin bir an önce açığa çıkmasını beklemek başlarda sıkılma sebebi. Fakat bence filmin ayrıcalığı da her şeyi açık seçik vermemesidir. Sabrederek sonuna kadar izlenildiğinde filmin kalitesini görmek mümkün.
AYSU GÜL